2000’lerin ortalarında müzik piyasasına adım attıklarında çoğumuz lise kantinindeydik, belki de üniversiteye yeni başlamıştık. O dönemler aşk, ayrılık, özlem gibi duygular bir başka yaşanırdı. İşte tam o sırada Seksendört hayatımıza girdi; sade ama etkileyici melodileriyle, sözleriyle, vokal tonu ve duruşuyla gönlümüzün bir köşesinde yer etti. Ankara çıkışlı bu grup, ilk bakışta bir “pop-rock grubu” gibi görünse de zamanla çok daha fazlası olduğunu kanıtladı.
Bir Sayıdan Efsaneye: “Seksendört” İsmi Nereden Geldi?
Aslında grubun ilk ismi sadece “84”tü. Bu sayı doğrudan doğum yıllarına gönderme yapıyordu. Ancak zamanla ismin yazılı hali daha çok benimsendi, o da bugün hepimizin tanıdığı Seksendört oldu. Grup üyeleri bu ismin altında hem bireysel hikâyelerini taşıdı hem de bir kuşağın duygusal tercümanı oldu.
İlk Albümle Patlayan Duygular
2005 yılında çıkan ilk albüm “Seksendört”, piyasaya girişlerini adeta duygu seliyle kutladı. “Ölürüm Hasretinle” gibi şarkılar, kısa sürede milyonların diline dolandı. Sadece aşkı anlatmıyorlardı, aynı zamanda özlemi, sitemi, o tarif edemediğimiz iç burukluğunu da taşıyorlardı.
O yıllarda aşk acısıyla yanıp tutuşan herkesin çalma listesinde en az bir Seksendört şarkısı olurdu. Dönemin gençliği için bu şarkılar, duygularını dışa vurmanın en melodik yoluydu.
K.G.B Albümü ve Olgunlaşan Sound
2008 yılında çıkan K.G.B albümüyle grup hem müzikal hem de duygusal anlamda daha olgun bir hale geldi. “Azap”, “Hayır Olamaz”, “Güzel” gibi parçalar daha derin, daha kemikleşmiş bir dinleyici kitlesiyle buluştu. Vokalist Tuna Velibaşoğlu’nun sesi artık sadece bir şarkıcının değil, bir anlatıcının sesi gibiydi. Bir şeyi tarif etmiyor, yaşatıyordu.
Pop-Rock’ın Duygusal Kanadı
Seksendört’ün müziği hiçbir zaman karmaşık ya da teknik şovlarla dolu olmadı. Onların gücü sadelikten geliyordu. Düz bir gitar riff’i, samimi bir vokal ve kalpten yazılmış sözler… Formül buydu, ama işin sırrı da tam burada yatıyordu zaten.
Rock müziğin o hırçın, asi tarafını değil; içine attığımız, kimseye anlatamadığımız duygularını sahneye taşıdılar. Bir nevi, yumuşak ama etkili bir iç çekişin sesi oldular.
Teklilerle Gelen Devam Eden Yolculuk
Albüm döneminden sonra teklilerle yollarına devam ettiler. “Söyle”, “Yorma”, “Anlayamazsın” gibi parçalar hâlâ yeni kuşakların radarına girmeye devam ediyor. Radyolar, çalma listeleri ve YouTube videolarıyla Seksendört hâlâ canlı, hâlâ taze.
Bugün bile Spotify’da rastgele bir listede karşımıza çıkan bir Seksendört şarkısı, bizi yıllar öncesine ışınlayabiliyor. Çünkü o duygular değişmiyor. Sadece zaman değişiyor.
Türk Rock Sahnesindeki Yeri
Seksendört belki en asi grup olmadı, belki en çığır açan yeniliklere imza atmadı ama onlar başka bir şeyi çok iyi yaptılar: İçimize dokunmayı.
Onların sayesinde birçok insan duygularını ifade etmenin bir yolunu buldu. Bazen sitem etti, bazen içini döktü ama hep bir Seksendört şarkısıyla yaptı bunu.